Kitabıma bereket için Rahmân ve Rahim olan Allâh'ın adını anarak başlıyorum.
آلخفن للهزبالفاقجيئ (ElhamdulillâhiRabbilâlemîn): ve Acirc;lemlerin (yoktan var edilen her şeyin) Rabb'i, yani mâliki olan, hayatla mevsuf olan, ebedi olup sonu olmayan, hiçbir şeye İhtiyacı olmayan ve âlemde olup biten her şey (bütün yaratılmışların fiilleri, sözleri ve hâlleri) o'nun dilemesiyle olan Allah’a hamd olsun.
Salât ve selâm Peygamber Efendimiz Muhammed'in, onun güzel, pak olan sahabelerinin ve Ali’nin üzerine olsun. (Allah onların şânını artırsın, yüceltsin.)
Bu, muhtasar bir kitaptır. Muhtasar ise az söz ile çok mâna İfade eden demektir. Bu kitap her mükellefin bilmek zorunda olduğu İtikâdî hususların, tahâret, hac, namaz, zekât, orucu da İçeren fikhi meselelerin çoğunu, ayrıca az da olsa belirli muamelelerin hükümlerini (kiralama, kırâd()), rehin verme gibi), fâizin hükmünü ve haram olan bazı alışverişlerin beyânını kapsamaktadır.
DURU SÖZLER (MUHTASAR ŞAFİ İLMİHALİ)
Kitabımızda yer alan konular Şâfiî mezhebine göre açıklanmıştır.
Şâfiî mezhebinin imâmı ise, Kureyş kabilesinden olan ve Muttalib'in neslinden gelen, hicri 150 yılında doğup, hicri 204 yılında vefât eden miictehid, âlim Muhammed bin İdrîs Eş-Şâfildir.
Abdullâh El-Herarî El-Habeşî Hoca Efendi; âlim, celil, araştırmacıların rehberi, ilmiyle amel edenlerin önderi, İmâm, muhaddis, taki, zâhid, fazilet sâhibi, âbid, gece gündüz ibâdetle meşgul olan, güzel huylarm sahibi EbûAbdurrahmânAbdullâh bin Muhammed bin Yûsuf bin Abdullâh bin Câmi' Eş-Şeybî(ı) El-Abderî(2) El-Kuraşî(٦) El-Herarî(4) El Habeşi'dir.
İZLEDİĞİ YOL VE KİŞİLİĞİ
DURU SÖZLER (MUHTASAR ŞAFİ İLMİHALİ)
Abdullâh El-Herarî Hoca Efendi takvâlı, mütevâzı, âbid, Allâh'ı çokça zikreden, zikir ve ilimle meşgul olan, zâhid, temiz kalpli, fakir ve miskinlere şefkatli, çokça iyilik yapan, nerdeyse hiçbir vaktini okuma, zikir, öğretim, nasihat veya İrşadsız geçirdiği görülmeyen, Rabb'ini tanıyan, kitap ve SUnnet'e tutunan, güçlü ve net delil sâhibi, hikmetle davranan, dine karşı gelenlerin kö- tüliiklerine engel olmada güçlü, iyiliği öğretmede himmetli olan; Allâh yolunda yürürken, kendisini sevmeyenlerin kötülemelerine aldırmayan büyük bir zât idi.
Bid'at ve dalâlet ehli kendisinden korkmuş, kendisine haset etmiş ve insanları ondan uzaklaştırmak İçin onun hakkında yalanlar ve iftiralar uydurmuşlardır. Ancak Allâh inananları korur.
İLMİ YOLCULUKLARI
Bulunduğu belde ve Çevresindeki âlimlerle yetinmeyip, ilmi ehlinden almak İçin Etiyopya'nın ؟evresindeki bölgeleri de gezmiştir. Bu yolculuklarda zorluk ve meşakkatlerle karşılaşmıştır. Kendisi bunlara aldırmadan, nerede bir ilim ehli var ise, ona ulaş- mak İçin yola koyulmuştur. Bu, Selef-i Salih’in âdetidir. Zekâ ve hâfızasının güçlü olması, Şâfiî Fıkhı ve Usulünde derin bir bilgiye sahip olmasına yardımcı olmuştur. Bu meziyeti. Maliki, Hanbeli ve Hanefi Fıkhı İ؟in de geçerlidir. Daha sonra kendisini Hadis ilmi'ne (Hadisleri rivâyet etme ve anlamaya) vermiş ve Kutub-u Sitte ve başka eserleri senetleri ile birlikte ezberlemiştir.
Henüz on sekiz yaşına ulaşmadan, kendisine fetvâ vermede ve Hadis rivâyet etmede İcâzet verilmiştir, ilimde o kadar ilerlemiştir ki, artık parmakla gösterilen birisi olmuştur, insanlar Etiyopya ve Somali civarlarından onun bulunduğu yere gelip, âdeta oranm müftüsüymüşçesine ondan faydalanıyorlardı.
Daha sonra yaklaşık olarak H.1369 (1949) yıllarında Mekke-i Mukerreme'ye göç etti. Alevi El-Maliki, Emin El-Kutubî, Muhammed Yâsîn El-Fedânî ve Şeyh Hasan Meşşât Hoca Efendiler gibi, o bölgenin bazı âlimleriyle tanıştı ve aralarında sağlam bir dostluk bağı oluştu. Ayrıca Muhammed El-Arabi Et-Tebbân Hoca Efendi'nin derslerinde bulunmuş, Abdulgafûr El-Abbâsî El-Medeni El-Nakşebendi Hoca Efendi ile tanışıp ondan da Nakşebendi tarikatını almıştır.
Daha sonra Medîne-İ Münevvere ‘ye göç edip ileride kendisinden İcazet alacağı Muhaddis Muhammed Ali ve Acirc;zam Es-Sıddiki El-Bekri El-Hindî El-Medenî El-Hanefi Hoca Efendi gibi bölgenin bazı alimleriyle tanışmıştır. Muhaddis AbdulkâdirŞelebî Hoca Efendi'nin öğrencisi olan Muhaddis İbrâhîm El-Hutni Hoca Efendi ile bir araya gelmiştir ve aralarında sevgi ve dostluk bağı oluşmuştur. Arif Hikmet ve Mahmudiye kütüphanelerinde devamlı bulunup orada bulunan yazma eserlerden istifâde etmiştir.
Medine de bir süre daha kaldıktan sonra yaklaşık olarak H. I370'de (1950) Kudüs'e gitmiştir. Oradan da Dimeşk şehrine yönelmiştir. Şehrin insanları, özellikle Muhaddisleri olan BedruddinEl-Hasanî Hoca Efendi'nin vefâtından sonraki bu dönemde, onu sevinçle karşılayıp benimsemişlerdir. Daha sonra Kaymeriyye mahallesindeki Katat Camii'ne yerleşmiş ve oradan namı daha da yayılmıştır. Şam bölgesinin âlimleri ve talebeleri ona sık sık gelmeye başlamışlardır. Bu sırada onunla tanışan bir çok âlim kendisinden faydalanmış, onu övmüş, üstünlüğüne şâhit olmuş ve âlimliğini teyit etmiştir. Şam bölgesinde "Bedruddin El-Haseni Hoca Efendi'nin Halîfesi" ve "Şam
eserleri
İnsanların akidesini düzeltmek, inkârcılar ile savaşmak, bid'at ehlinin fitnelerini kaldırmakla meşgul olması. Hoca Efendi'yi kitap telif etmeye çokça vakit ayırmaktan alıkoymuştur. Buna rağmen ortaya koyduğu çok sayıda kıymetli eserleri vardır.