Tükendi
Gelince Haber VerBostan-Gülistan Altın Küpeler-Bedir Yayınevi
Bostan-Gülistan Altın Küpeler-Bedir Yayınevi
Çevirmen: | Rahmi Serin |
Çevirmen: | Yakub Kenan Necefzade |
Yayın Tarihi | 2016-03-11 |
ISBN | 9758514032 |
Baskı Sayısı | 2. Baskı |
Dil | TÜRKÇE |
Sayfa Sayısı | 448 |
Cilt Tipi | Ciltli |
Kağıt Cinsi | 2. Hm. Kağıt |
Boyut | 16 x 24 cm |
ÖNSÖZ
Şeyh Sa’dî-i Şirâzî Gülistan ve Bostan
Şimdi İran’da bulunan Şiraz şehrinde Hicri 610 ile 615 (Milâdi 1213 - 1219) yıllan arasında doğmuştur. Asıl adı Ebû Abdullah Mü- şerrifüddin bin Muslih el-Şirâzî’dir. Sa’dî onun mahlasıdır. Salgurlu Türk atabeklerinden Ebû Bekr bin Sa’d bin Zengî’nin saltanatı za-manında yaşadığı ve bu hükümdardan hürmet ve iyilik gördüğü için, ona mensubiyetini ve bağlılığım göstermek maksadiyle Sa’di imzasını atmıştır yazılarına.
İlk tahsilini Şirâz’da yapmış, Moğol istilâsı üzerine Bağdad’a göç etmîş, orada zamanın en büyük ilim merkezi olan Nizamiye medre-sesinde yüksek tahsilini bitirmiştir. Hayatı boyunca birçok ülkeler gezmiştir. Irak, Suriye, Anadolu, Mısır, Fas, Azerbaycan, Belh, Gaz- ne, Pencab, Gucerat, Somenat gibi ülkelere ve şehirlere seyahat et-tiği rivâyet olunmaktadır. Bu seyahatleri esnasında gerek devlet adamı, gerekse şâir, edib, mutasavvıf ve din âlimi olarak nice meş-hur ve mühim şahsiyetlerle tanışmış, görüşmüş, sohbet etmiştir.
Hattâ bu seyahatlerden birinde Kudüs’e giderken Haçlılara esir düştüğünü bizzat kendisi yazmaktadır.
1256 ve 1257’de tekrar vatanına döndü. Bu esnada Şirâz’da Ebû Bekir bin Şa’d bin Zengî hüküm sürmekteydi. Moğollarla sulh yap-mış ve ülkesini sükûn ve rahata kavuşturmuştu. Bu hükümdarın hüsn-i kabulüne nâil olan Sa’dî 1257’de onun adına Bustan adlı ese-rini, bir sene sonra da veliahd Sa’d namına Gülistan’ı kaleme aldı. Her iki kitap o kadar güzeldi ki, kısa zamanda Farsça konuşan ve bilen bütün İslâm dünyasında haklı bir şöhrete kavuştu.
Ancak birkaç yıl sonra hâmileri olan hükümdar ve oğlu vefat ettiler. Yerlerine geçen hükümdar çocuktu, devleti idare edemedi. Salgurlu hanedanı, çökmeye başladı ve sonunda ülkeye Moğollar hâkim oldu. Bunun üzerine, ülkedeki karışıklıktan bizâr olan Şeyh Sa’di Şirâz’ı terk ile yine yollara düştü. Hac etmek maksadiyle Mek- ke-i Mükerreme’ye gitti. Haremeyn’i ziyaretten sonra Tebriz’e dön dü. Orada Moğol hükümdarı Abaka Han ile görüştüğü de rivayet olunmaktadır.
Sa’dî ömrünün son yıllarını vatanı Şirâz’da geçirdi. İbâdet ve riyazet ile meşgul oldu ve 691’de (Milâdî 1292) vefat etti. Kabri Şi- râz’ın yakınında kendi tekkesinin (hankâh) yanındadır. Rahmetul- lahi aleyh.
ESERLERİ:
1 ve mdash; Takrir-i Dibâce. 2 ve mdash; Mecâlis-i Pencgâne. 3 ve mdash; Sual-i sâhib - divan. 4 ve mdash; Akl u Aşk, 5 ve mdash; Nasihatü’l-mülûk. 6 ve mdash; Risâle-i Selâse: Mülâkat-i Şeyh Sa’dî bâ Abaka Han, Risâle-i Engiyanû, Risâle-i Me-lik Şemsüddin. 7 ve mdash; Gülistan. 8 ve mdash; Bustan (veya Sa’dinâme). 9 ve mdash; Kasaid-i Farisî. 10 ve mdash; Kasaid-i Arabî, 11 ve mdash; Mülemmaat. 12 ve mdash; Terciat. 13 ve mdash; Tayyibat. 14 ve mdash; Bedayi’. 15 ve mdash; Havâtim. 16 ve mdash; Gazeli- yat-ı Kadîm, 17 ve mdash; Sahibiye. 18 ve mdash; Mukatta’at. 19 ve mdash; Rubaiyat. 20 ve mdash; Müfredat. 21 ve mdash; Hubsiyat. 22 ve mdash; Hezliyat. 23 ve mdash; Mudhikat.
★
Hiç şüphe yok ki, Şeyh Sa’dî’nin en mükemmel ve ünlü eseri Gülistan’dır. Bu eser kısmen nazım, kısmen nesir şeklinde olup baş-tan sona sehl-i mümtenidir. Kolay ve basit görünür, fakat taklidi çok zordur. Nitekim asırlar boyunca Gülistan’ı taklid etmek isteyen nice edibler çıkmış ve nice eserler yazmışlardır ama, hiçbirinin ki-tabı bir Gülistan olamamıştır.
Sırası gelmişken Gülistan tarzındaki eserlerden bâzılannı zikr edelim: Nigâristan - Muinüddin el-Cüveynî, Baharistan - Molla Câmi, Ravzatü'l-Ahbab - Sa’ilî.
GÜLÎSTAN’IN TÜRKÇE TERCÜMELERİ:
Seyf Serayî’nin kıpçak türkçesine yaptığı tercüme, Şahidi İbra-him Dede, Mahmud bin Kadı Manyas, Şem’î, Sudî-i Bosnevî, Hava- yî-i Bursevî, Şeyhülislâm Es’ad bin Sa’deddin Efendi, Ayşî Mehmed Efendi, Haşan Rıza Efendi, Babadağ! İbrahim Efendi, Ahmed Saib ve İzzet, Mehmed Said (Mülistan adıyla), Tayyar, Niğdeli Hakkı Eroğlu (manzum), Kilisli Rıfat, Hikmet İlaydın ve elinizdeki bu ter-cüme.
Gülistan’m 1651’de lâtince tercümesi neşredilmiş ve bu tarihten günümüze kadar bellibaşlı batı dillerine çevrilmiştir. Fransızcaya 10 kadar ayn tercümesinin bulunduğunu söylersek, bu kitabm sadece Şark - İslâm ülkelerinde değil Hıristiyan batı dünyasında da büyük bir ilgi ile karşılanıp okunduğunu ifade etmiş oluruz.
BOSTAN:
Gülistan’dan sonra Şeyh Sa’dî'nin ikinci büyük ve tanınmış ese-ri Bostan olup tamamı nazımdır. On bâbtan ibaret olup adalet, ih-san, aşk, tevazu, nza, kanaat, terbiye, şükür, tevbe ve münacat gi-bi dinî, ahlâkî, tasavvufî mevzuları gayet açık, çekici, meraklı, rûh- lara sindirici bir şekilde anlatır. Şeyh Sa di’nin sanki sihirli bir üs-lûbu vardır. Başkalarının dilinde ve kaleminde çok yavan ve basit kalacak nice sade mevzular onun sehl-i mümteni olan üslûb-ı beyanı ile canlanır, sanki ilk defa duyulan çok meraklı bir mevzu hâline gelir. İnsan, Şeyh Sa’dî’yi okurken çok defa, ve laquo;İşte ben de bu mev-zuda aynen böyle demek isterdim... ve raquo;, diyesi gelir.
•k
Sa’dî-i Şirâzî Fars edebiyatının büyük simalanndandır. Gülis- tan’sız ve Bostan’sız bir İran edebiyatı eksik kalır... O sadece Fars edebiyatında büyük bir yer işgal etmekle kalmamış, başta Osmanlı edebiyat ve kültürü olmak üzere bütün şark İslâm kavimlerinin edebiyatlarında mümtaz ve müstesna bir yer tutmuştur. Öyle ki, yakın zamana kadar Osmanlı devletinin orta mektep ve liselerinde okutulan Farisî derslerinde Gülistan ve Bostan'dan seçilmiş parça-lar yer alırdı.
Sa’dî’nin diğer eserleri de kıymetli olmakla beraber, bu iki şa-heseri derecesinde yaygın bir şekilde okunup tanınmamıştır.
★
Sa'dî Farsça yazmıştır ama, bir ehl-i sünnet edibi olması itiba-riyle o, tıpkı Mevlânâ Celâlüddin Rumi’miz gibi, İran edebiyatının ve kültürünün malı olmaktan çok bize daha yakındır.
Hem Sa’di sadece bir şâir ve edib de değildir. Onun din! ve ta-savvufî tarafı da vardır. Zaten İslâm dünyasında din, sosyal ve kül-türel faaliyetlerin hepsini, suyun balıklan sarması gibi sarmış, ku-caklamış değil midir?
★
Şeyh Sa’di, uzun asırlar var ki, bu fâni âleme vedâ ederek, ka-bir kapısından ebedi âleme yürüdü.
Sa’di, Şirâz'da nâzenin bir gül goncesi gibi hayata doğdu, her büyük insan ve san’atkâr gibi zevk u safa sürmekten çok çile ve ıstırap çekti. Oniki yaşında iken yetim kaldı. İstilâlar, harpler darp- ler, anarşiler gördü. İslâm dünyasının kanşık bir devrinde yaşadı, nice siyasî ve içtimai maceralara şâhid oldu. Asra yaklaşan uzun bir hayat sürdü, hayli kemâle erdi ve her kemâlin netice-İ zarurisi olan zeval onun kapısını da çaldı. Lâkin dillerde adı kaldı, eserleri onu unutulmaktan korudu; kendisi öldü, ama Gülistan ve Bustan ile namı yaşamaya devam ediyor.
*
Hassas bir rûha, rakik bir kalbe, duygulu bir gönle, kıvrak bir zekâya, derin bir vicdana, kuvvetli bir imana sahipti. İyiliği övdü, öğütledi, kötülüğü yerdi. Güzele, güzelliğe âşıktı. Bir gül, bir kuş nağmesi, tatlı bir rüzgâr, mânâlı bir yüz, bir çift güzel göz ona il-ham kaynağı olur, nesirden veya nazımdan şaheser satırlar kale-me almasına vesile olurdu. Zulmü, çirkinliği, küfrü, kötü huyları, kibri, gururu, nahveti, beşerî ihtirasları sevmezdi. Gülistan’ıyla Bos- tan’ı birer kuru edebiyat kitabı değildir. Ahlâk, edeb, fazilet, öğüt, nezâket, hüsn-i muaşeref hâzinesidir bu iki eser.
Okuyucu kardeş!.. Gülistan ve Bostan tanıtılmağa, uzun önsöz-lere muhtaç kitaplardan değildir. Aç, oku; kıymetlerini anlarsın...
Bir varmış, bir yokmuş dünyasında Şeyh Sa’dî kubbede hoş bir sada bırakarak geçip gitmiş... Selâm olsun ona, okuyanlara...
Belki gün gelir onunla bir Gülistan’da karşılaşabiliriz. Gülleri solmayan; acılar, ıstıraplar, ayrılıklar olmayan bir Bostan’da...
UBEYDULLAH KÜÇÜK
İçindekiler
GÜLİSTAN
Sahife
Önsöz 7
Giriş 17
Münâcât 17
Na’t 18
İslâm padişahının güzel sıfatlan 20
Gülistan’ı telif etmemin sebebi 22
Emîr-i Kebîr (Büyük Vezir) Ebû Nasr Oğlu Fahrettin Ebûbekir'e dair 26
Hizmette kusur edişim dolayısiyle itizar beyanı ve uzleti ihtiyar edi-şimin sebebi 27
Kitabın telif tarihi 29
BİRİNCİ B ve Acirc;B
Padişahların güzel huyları, iyi âdetleri, tutum ve gidişleri hakkında ... 30
İKİNCİ B ve Acirc;B
Dervişlerin ahlâkı hakkında 60
ÜÇÜNCÜ B ve Acirc;B
Kanaatin fazileti hakkında 94
DÖRDÜNCÜ B ve Acirc;B
Susmanın faydalan hakkında 117
BEŞİNCİ B ve Acirc;B
Aşk ve gençlik hakkında 122
ALTINCI B ve Acirc;B
İhtiyarlık hakkında 141
YEDİNCİ B ve Acirc;B
Terbiyenin tesiri hakkında 140
Sâdi'nin zenginlik ve fakirlik hakkında bir iddiacı ile tartışması 157
SEKİZİNCİ B ve Acirc;B
Sohbet âdâbı hakkındadır 163
Kitabın sonu 192
BOSTAN
Giriş 193
Münâcât 193
Na’t 196
Dört halife ile peygamber hanedanı hakkında na’t 197
Bostan’ı yazmaktaki sebeb 198
Kitabın yazılış tarihi 199
İslâm padişahı Saad ibn Zenği oğlu Ebû Bekir’in güzel sıfatları 200
Atabek Muhammed Saad hakkında medhiyye 202
BİRİNCİ B ve Acirc;B
(Adalet ve memleket idaresi hakkındadır)
Kisra (Nuşirevân) m, oğlu Hürmüz’e nasihati 204
Hüsrev Perviz’in Şirûye’ye öğüdü 205
Hikâye 200
Hikâye 207
Ceza vermekte acele etmemek 208
Zayıflara merhamet hakkında 214
Halka şefkat hakkında bir hikâye 215
Hikâye 216
Hükümdarların dost ve düşmanlarını tanımaları hakkında 216
Padişahların, halkın hâlinden bilgi edinmeleri hakkında 217
Hikâye 217
Eski hükümdarların halka şefkatleri 217
Hikâye 218
Hikâye 219
Zâlim padişahla bir zâhidin hikâyesi 220
Fakirlerin gönlünü hoş tutma hakkında 221
Kudret zamanında âcize merhamet hakkında bir hikâye 222
Hikâye 223
Adâlet ve zulmün neticeleri 223
Biri âdil, ötekisi zâlim iki kardeşin hikâyesi 224
Hikâye 275
Kanaat ve rıza sahibi fakirlerin kalb huzuru 226
ve Acirc;bidle kuru kafanın hikâyesi 226
İyi işle kötü iş ve bunların sonucu 227
Zâlim bir subaşının hikâyesi 277
Haccâc-ı Zâlim’le doğru sözlü bir adamın hikâyesi 223
Hikâye 229
Hikâye 229
Düşkünleri okşama hakkında 229
Hikâye 279
Daimi olmayan dünya saltanatı hakkında 230
Zevâl bulan iş ve intikal edten mülk 231
Kızılaslan ile bir âlimin hikâyesi 231
Hikâye 232
Hikâye 232
Gor padişahına ait bir hikâye 233
Abbasî halifesi Me’mun ile câriyesinin hikâyesi 238
Zâlim bir hükümdarla gerçek bir dervişin hikâyesi 239
Hikâye 240
Nasihat dinlemeyen kimseye karşı susmak hakkında bir hikâye ... 241
Padişahların reyleri, memleket idaresi, saltanat usûl ve âdâbı ve ordu
idaresinin esaslarına dair 242
Barış zamanında askere iyi bakmak 244
Tecrübe görmüş er kişiler hakkında 244
Hikâye 245
Hüner ve mârifet sahihlerinin gönlünü almak 246
Her hususta düşmandan sakınma hakkında 246
Düşmanlan akıl yolu ile defetme hakkında 246
İleriyi düşünerek düşmana tatlılık gösterme hakkında 247
Sana bağlanan düşmandan çekinmek lüzumu 217
Kendi sırrını saklama hakkında 248
İKİNCİ B ve Acirc;B
(İhsan ve iyilik hakkındadır)
Yetimin hâline acımak ve onu okşamak hakkında 250
Yetimlere iyilik etme hakkında ?50
İbrahim aleyhisselâmın herkese karşı keremi hakkında 251
İyi ve kötü herkese ihsanda bulunmak hakkında 252
Bir âbid ile arsız ve yüzsüz bir dilencinin hikâyesi 252
Hasis adamla eli açık evlâd hakkında hikâye 253
Hikâye 253
Temsil 254
Hikâye 255
Kendini beğenen âbidin hikâyesi 256
Yine bu anlamda başka bir hikâye 2:6
Hikâye 257
İyilere ve kötülere iyilik etmeye dair 258
Halkla iyi geçinme ve alçak gönüllü olma hakkında 258
Zavallılara acımanın semeresi 259
İyi insanların tutum ve davranışları hakkında hikâye 260
Alicenâblık ve onun neticesi hakkında 261
Gönülleri ihsanla elde etme hakkında hikâye 261
Hikâye 262
Hasis zâhidin hikâyesi 263
Hâtem-i Tâî’nin hikâyesi 261
Yemen padişahı ile Hâtem-i Tâî’nin hikâyesi 265
Peygamber Efendimiz zamanında Hâtem i Tâî’nin kızma ait bir hikâye 267 Alicenâb Hâtem-i Tâî’nin hikâyesi ve İslâm padişahı Ebû Bekir îbn Saad
İbn Zengi’yi hayır ile zikr ve yâd efme hakkında 263
Bir hükümdarın yumuşak huyluluğuna dair hikâye 269
Bir Allah adamına rastlamak isteyenin umum halkı gözetmesi hakkında 271
Hikâye 271
Hasis baba ile lâubali oğlunun hikâyesi 272
Az iyiliğe çok mükâfat hakkında bir hikâye 273
İyilik yapmanın âhiretteki mükâfatları hakkında hıikâye 275
Hükümdarların mehâbet ve siyâsetleri hakkında 275
Müstehak ve lâyık olan kimseye ihsanda bulunmak hikâyesi ile bir karı -
koca hikâyesi 276
Hikâye 277
ÜÇÜNCÜ B ve Acirc;B
(Gerçek aşk, velilerin yolu ve onlara muhabbet hakkında)
Mecâzî aşk hakkında 278
Hakikî aşk hakkında 279
Bir fakir çocuğu ile hükümdar kızının hikâyesi 280
Muhabbet ehlinin kendinden geçmesi hakkında hikâye 281
İştiyak ve muhabbet hakkında hikâye 282
Vecdin galebesi ve aşkın saltanatı hakkında 283
Hikâye 284
Zamaneye karşı sabır ve sebat hakkında hikâye 285
Kınanmaktan korkmayan ve cevr ü cefâdan endişelenmeyen âşıkm hi-kâyesi 286
Hikâye 287
Sabır ve sabredilmeyen cefâ hakkında hikâye 287
Hikâye 287
Hikâye 288
Aşkın akla galebesi hususunda 288
Hikâye 288
Hikâye 289
Mecnûn’un Leylâ’ya karşı olan gerçek sevgisine dair 289
Hikâye 290
Hikâye 291
Allah'ın varlığı karşısında bütün mevcudatın fâniliği hakkında 291
Köy kâhyası ile padişah askerinin hikâyesi 292
Hikâye 293
Hikâye 293
Gönül adamlarının semâı hakkında 295
Semâm hakikati hakkında 295
Hikâye 296
Pervânenin muma karşı olan riyâsız sevgisine dair hikâye 296
Mumun pervane ile konuşması 298
DÖRDÜNCÜ B ve Acirc;B
(Alçak gönülIUlttk hakkındadır)
Yukarıdaki nükteye dair bir hikâye 300
Aynı nükteye dair başka bir hikâye 300
Bayezid-i Bestamî'nin tevazuu hakkında hikâye 301
Gururun âkibeti, tevazuun bereketi 301
Hazret-i İsa ile kendini beğenmiş bir âbidin ve pişman olmuş bir günah-kârın hikâyesi ' 302
Hikâye 392
Hikâye 393
Hikâye 393
Hikâye 394
Hikâye t. 394
ONUNCU B ve Acirc;B
(Münâcât ve kitabın bitmesi hakkında)
Hikâye 396
Hikâye 397
Hikâye 397
Hikâye 393
Hikâye 398
ALTIN KÜPELER
(Kitap yüz makaleden müteşekkildir)
f
Müellifin önsözü 403
siper eden 407
100. Makale: Sen nasıl mü’minsin?! 438
İçindekiler 439