Tükendi
Gelince Haber VerPeygamberimiz Muhammed Mustafa ve Dört Halifeyi Konu Alan Kitaptır
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh: "Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem:
"Ashabıma sövmeyiniz / kötü söz söylemeyiniz /dil uzatmayınız.
Eğer biriniz Uhud Dağı kadar altın sadaka verse onların verdiği ne bir avuç sadakaya ne de yarısına erişebilir buyurdu" demiştir.
Enes b. Mâlik radıyallahu anh’dan Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, Ebû Bekir, Ömer ve Osman ile birlikte Uhud Dağına çıkmış, derken dağ onları sallamıştı, bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem:
"Ey Uhud yerinde dur! Bilesin ki üzerinde bir Peygamber, bir Sıddık ile iki şehit vardır" buyurmuştur.
Şüphesiz hamd yalnız Allah’adır. O’na hamd eder, O’ndan yar-dım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden, amellerimizin Kötülüğünden Allah’a sığınırız. Allah’ın hidayet verdiğini kimse saptıramaz. O’nun saptırdığını da kimse doğru yola iletemez. Şehadet ederim ki, Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, bir ve tektir, O’nun ortağı yoktur. Yi-ne şehadet ederim ki, Hz. Muhammed (s.a.v.) Allah’ın kulu ve Rasulüdür.
"Ey iman edenler! Allah’tan nasıl korkmak gerekirse öyle kor-kun ve siz ancak Müslümanlar olarak ölünüz." (Al-i İmran; 3/103)
"Ey insanlar! Sizi tek bir candan yaratan ve ondan da eşini var eden, her ikisinden birçok erkek ve kadın türeten Rabbiniz’den kor-kun. Kendisi adına birbirinizden dileklerde bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık bağlarını kesmekten de sakının. Şüphesiz Allah üzeri-nizde tam bir gözetleyicidir." (en-Nisâ; 4/1),
"Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve dosdoğru söz söyleyin. O da amellerinizi lehinize olmak üzere düzeltsin, günahlarınızı da mağfiret etsin. Kim Allah’a ve Rasulü’ne itaat ederse büyük bir kur-tuluşla kurtulmuş olur." (el-Ahzâb; 33/70-71)
Bundan sonra, şüphesiz sözlerin en güzeli Allah’ın kelâm’ı, yolların en hayırlısı Hz. Muhammed (s.a.v.)’in yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan çıkarılanlarıdır. Her sonradan çıkarılan şey bid’attir ve her bid’at sapıklık-tır. Her sapıklık da ateştedir.
Şüphesiz Rasulûllah (s.a.v.), bu dinin hayata geçirilmiş bir örneği-dir. Allah’a ve cennete ulaşan her yol mutlaka Rasulûllah (s.a.v.)’in yolundan geçer.
Hz. Muhammed (s.a.s.)’in İslâm’ı tebliğe başlamasından sonra ilk iman eden hür erkeklerin; raşit halifelerin, aşere-i mübeşşerenin ilki. Câmiu’l Kur’an, es-Siddîk, el-Atik lakaplarıyla bilinen büyük sahabe.
Kur’ân-ı Kerim’de hicret sırasında Rasûlullah’la beraber olmasın-dan dolayı, "...mağarada bulunan iki kişiden biri..." (Et-Tevbe, 9/40) şeklinde ondan bahsedilmektedir. Asıl adı Abdülkâbe olup, İslâm’dan sonra Rasûlullah (s.a.v.)’in ona Abdullah adını verdiği kaydedilir. Azaptan azat edilmiş manasına "atik"; dürüst, sadık, emin ve iffetli olduğundan do-layı da "sıddık" lâkabıyla anılmıştır. "Deve yavrusunun babası" manasına gelen Ebu Bekir adıyla meşhur olmuştur. Teymoğulları kabilesinden olan Hz. Ebû Bekir’in nesebi Mürre b. Kâ’b’da Rasûlullah’la birleşir. Anasının adı Ümmü’l-Hayr Selma, babasının ki Ebû Kuhafe Osmandır. Künyesi Abdullah b. Osman b. Amir b. Amir... b. Murra... et-Teymîdir. Bedir sava-şına kadar müşrik kalan oğlu Abdurrahman dışında bütün ailesi Müslü-man olmuştur. Babası Ebû Kuhafe, Hz. Ebû Bekir’in halifeliğini ve ölümü-nü görmüştür. Hz. Ebû Bekir’in Rasûlullah (s.a.s.)’den bir veya üç yaş olduğu zikredilmiştir. İslâm’dan önce de saygın, dürüst, kişilikli, putlara tapmayan ve evinde put bulundurmayan "hanif" bir tacir olan Hz. Ebû Bekir, ölümüne kadar Hz. Peygamber’den hiç ayrılmamıştır. Bütün serve-tini, kazancını Islâm için harcamış, kendisi sade bir şekilde yaşamıştır.
ÖMER B. HATTAB (r a.)
İkinci Raşid Halife. İslâmî yeryüzüne yerleştirip, Hâkim kılmak için Resulullah (s.a.v.)’ın verdiği tevhidî mücadelede ona en yakın olan sahabelerden biri. Hz. Ömer (r.a), fil olayından on üç sene sonra Mekke’de doğmuştur. Kendisinden nakledilen bir rivayete göre o, Büyük Ficar savaşından dört yıl sonra dünyaya gelmiştir (ibnüi-Esîr, üsdül-Ğâbe, Ka-hire 1970, ıv,146). Babası, Hattab b. Nüfeyl olup, nesebi Ka’b’da Resulullah (s.a.v.) ile birleşmektedir. Kureyş’in Adiy boyuna mensup olup, annesi, Ebu Cehil’in kardeşi veya amcasının kızı olan Hanteme’dir (bk. a.g.e., 145).
Kaynaklar Hz. Ömer (r.a)’in Müslüman olmadan önceki hayatı hak-kında fazlaca bir şey söylemezler. Ancak üklüğünde, babasına ait sü-rülere çobanlık ettiği, sonra da ticarete başladığı bilinmektedir. O, Suriye taraflarına giden ticaret kervanlarına iştirak etmekteydi (H. İbrahim Haşan, Tarihui-isiâm, Mısır 1979, ı, 210). Cahiliyye döneminde Mekke eşrafı arasında yer almakta olup, Mekke şehir devletinin sifare (elçilik) görevi onun elin-deydi. Bir savaş çıkması durumunda karşı tarafa elçi olarak Ömer gön-derilir ve dönüşünde onun verdiği bilgi ve görüşlere göre hareket edilirdi. Ayrıca kabileler arasında çıkan anlaşmazlıkların çözümünde etkin rol alır ve verdiği kararlar bağlayıcılık vasfı taşırdı (Suyûtî, Tarihul-Hulefâ, Beyrut 1986, 123; Üsdül-Ğâbe, IV, 146).
Hz. Ömer, sert bir mizaca sahip olup, İslâm’a karşı aşırı tepki gös-terenlerin arasında yer almaktaydı. Sonunda o, dedelerinin dinini inkâr eden ve tapındıkları putlara hakaret ederek insanları onlardan yüz çevir-meğe çağıran Muhammed (s.a.v.)’i öldürmeye karar vermişti. Kılıcını ku-şanarak, Peygamberi öldürmek için harekete geçmiş, ancak olayın geli-şim şekli onun Müslümanların arasına katılması sonucunu doğurmuştu.
Hz. OSMAN B. AFF ve Acirc;N (r.a)
Osman b. Affân b. Ebil-As b. Ümeyye b. Abdi’s-şems b. AbcH Menaf el-Kuresî el-Emevî; raşid halifelerin üçüncüsü. Ümeyyeoğulları ailesine mensup olup, nesebi beşinci ceddi olan Abdi Menaf’ta Resulullah (s.a.v.) ile birleşmektedir.Fil olayından altı sene sonra Mek-ke’de doğmuştur. Annesi, Erva binti Küreyz b. Rebia b. Habib b. Abdi şemstir. Büyükannesi ise Resulullah (s.a.v.)’in halası Abdülmuttalib’in kı-zı Beydadır. Künyesi, "Ebû Abdullahtır. Ona, "Ebu Amr" ve "Ebu Leyla" da denilirdi.
Resulullah (s.a.v.) risaletle görevlendirildiğinde Osman (r.a) otuz dört yaşlarındaydı. O, ilk iman edenler arasındadır. Ebu Bekir (r.a), gü-vendiği kimseleri İslâm’a davette yoğun gayret göstermekteydi. Onun bu çalışmaları neticesinde, Abdurrahman b. Avf, Sa’d b. Ebi Vakkas, Zübeyr b. Avvâm, Talha b. Ubeydullah ve Osman b. Affân iman etmişlerdi. Hz. Osman, cahiliyye döneminde de Hz. Ebu Bekir’in samimi bir arkadaşı idi Hz. Osman, iman ettiği zaman bunu duyan amcası Hakem b. Ebil- ve Acirc;s onu sıkıca bağlayarak hapsetmiş ve eski dinine dönmezse asla serbest bırak-mayacağını söylemişti. Hz. Osman (r.a) ebediyyen dininden dönmeyece-ğini söyleyince, kararlılığını gören amcası onu serbest bırakmıştı. Peşin-den o, Resulullah (s.a.v.)’in kızı Rukayye ile evlenmişti.
ALİ İBN EBI TALİB (r.a.)
Rasulullah’ın amcasının oğlu, damadı, dördüncü halife. Babası Ebû Talib, annesi Kureyş’ten Fâtıma binti Esed, dedesi Abdulmuttalibtir. Künyesi Ebu’l Haşan ve Ebû Turab (toprağın babası), lâkabı Haydar; ünvanı emîru’l-mü’minin’dir. Ayrıca ‘Allah’ın Arslanf ünvanıyla da anılır.
Hz. Ali, Resulullah’ın yanında büyüdü. On ya-şında İslâm’ı kabul ettiği bilinmektedir. Hz. Hatice’den sonra Müslüman-lığı ilk kabul eden odur. Hz. Peygamber ile Hz. Hatice’yi bir gün ibadet ederken gören Hz. Ali’ye Peygamberimiz şirkin kötülüğünü, tevhidin ma-nasını anlattığında Hz. Ali hemen Müslüman olmuştu. Mekke döneminde her zaman Resulullah’ın yanındaydı. Kâbe’deki putları kırmasını şöyle anlatır: "Bir gün Rasûl-i Ekrem ile Kâbe’ye gittik. Resul-i Ekrem omzuma çıkmak istedi. Kalkmak istediğim zaman kalkamıyacağımı anladı, omu-zumdan indi, beni omzuna çıkardı ve ayağa kalktı. Kendimi istesem ufuk-ları tutacak sanıyordum. Kâbe’nin üzerinde bir put vardı, onu sağdan sol-dan ittim. Put düştü, parça parça oldu. Rasulullah’ın omuzlarından indim. İkimiz geri döndük." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 384).
İÇİNDEKİLER
Hz. Muhammed (s.a.v.), 5-190
Hz. Ebu Bekir (r.a.), 191-300
Hz. Osman (r.a.) 437-522
Hz. Ali (r.a.), 523-640