Tükendi
Gelince Haber VerBediüzzaman Hazretlerinin HayatınıDoğru Bir Şekilde Öğrenebilirsiniz
Baskı Sayısı | 1. Baskı |
Dil | TÜRKÇE |
Sayfa Sayısı | 1536 |
Cilt Tipi | Ciltli |
Kağıt Cinsi | Kitap Kağıdı |
Boyut | 16 x 24 cm |
ve Acirc;lemlerin Rabbi olan Allahü Zülcelal Hazretlerine nihayetsiz hamd ü senâlar olsun! En nurlu, en bereketli salât ü selamlar Allah’ın Habîbi Hazret-i Muhammed Mustafa’nın ve onun mübarek âl ve ashabının üzerine olsun!
Yüce dinimiz İslâm, Allah’ın dinine ihlas ve sadakatle hizmet eden âlimlerin kıymetlerini gayet derecede yüceltmiş, insanları onlardan istifadeye ve kendilerine layık olan hürmeti göstermeye davet etmiştir, bu hususta Rabbimiz Kur’ân-ı Mecîd’inde, "Kulları içinde Allah’tan ancak âlimler korkar buyurmuş, Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselam Efendimiz de hadis-i şeriflerinde, " ve Acirc;limler peygamberlerin vârisleridir." ve " ve Acirc;limlerin sarf ettikleri mürekkeb şehidlerin kanıyla tartılır, o kıymette olur" buyurmakla âlimlerin ve ilmen yapılan manevî cihadın yüksek faziletine işaret etmiştir.
Kezâ, Resül-ü Ekrem AleyhissalatüVesselâm Efendimiz, " ve Acirc;limlerimizin kıymetini bilmeyen ümmetimden değildir" buyurarak, ümmetini âlimlere gereken hürmeti göstermeye ve kıymetlerini takdir etmeye davet etmiştir. Dinimizin ilme ve âlime verdiği büyük değer ve yüksek mevki sebebiyle, İslâmiyet’in nuranî şeceresi on dört asır boyunca milyonlar münevver meyveler vermiş, "Benî İsrail’in peygamberleri gibi hizmet eden" pek çok âlimler yetişmiştir.
Malum olduğu üzere nübüvvet kapısı Resûl-ü Ekrem (asm) ile kapanmakla beraber, rahmet kapısı daima açıktır, önceki asırları nebilerle ihya eden rahmet-i İlâhiye sonraki asırlarda ise peygamber vârisleri olan büyük islam âlimleriyle ümmet-i Muhammediye’yi te’yid ve takviye etmiştir. Hususan "Şüphesiz ki Allah, her yüzyılın başında bu ümmete dinî işlerini yenileyecek bir müceddid gönderecektir" hadis-i şerifinin haber verdiği üzere, her asır başında, Kur’an’dan aldığı feyiz ve ilham ile asrın yaralarına manevi reçeteler yazacak ve o asrın müşkillerini çözecek müceddidler göndermiştir, önceki asırlarda gelen, İmam-1 Gazalîler, İmam-1 Suyutîler,İmam-1 Rabbaniler ve Mevlânâ Halid-i Bağdadîler gibi müceddidler bulundukları asrın derdlerine devâlar sundukları gibi sonraki asırlara da feyiz kaynağı olmuşlardır.
Günümüzde ise, bütün peygamberlerin ümmetlerini sakındırdığı, tüm zamanların en büyük fitnesi olan âhirzaman fitnesi yaşanmakta olup küfür ve dalalet cereyanları devletler ve büyük güçler halinde İslâm’a, Kurana ve imana saldırmaktadır. Allah-u Teâlâ böylesi büyük bir fitne asrında, elbette bu ümmeti çaresiz ve sahibsiz bırakmayacak, bütün o küfür ve dalalet cereyanlarını ilmen çürütüp mağlub edecek bir müceddidi gönderecek ve Din-i Mübin-i İslâm’ı tâ kıyamete kadar devam ettirecektir.
İşte Cenâb-ı Hak, âhirzamanın şu felaket ve helâket asrında, ümmetin ışık saçan manevî yıldızlarından ve neseben ve Acirc;l-i Beyt’e mensub büyük bir iman müceddidi olarak Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’ni bu ümmete ihsan etmiştir.
Van’da ders verdiği yıllarda, ecnebilerin "Bu Kur’an İslamların elinde kaldıkça biz onlara hâkim olamayız. Ya Kur’ân’ı Müslümanların elinden almalıyız veya onları Kur’ân’dan soğutmalıyız" şeklindeki hâinâne planları kendisine ulaştığında, hamiyet-i islâmiyesi galeyana gelerek: "Ben Kur’ân’ın sönmez ve söndürülmez bir güneş olduğunu dünyaya gösterip isbat edeceğim؛’’ diyen Üstad Bediüzzaman, bundan böyle bütün ömrünü Kur’ân’ın hizmetine vakfetmiş ve yalnız bu gaye için yaşamıştır. Bu uğurda otuz dört seneyi bulan sürgün, hapis, zulüm ve işkenceler altında geçen bir hayata râzı olmuş, defalarca zehirlenmiş, su-i kasdlara uğramış, fakat davasından ve manevî cihadından zerre mikdar ayrılmamıştır.
Aziz üstad, büyük bir kararlık ve ihlasla azmettiği "Kur’ân’ı müdafaa davasında" uzun ve bir mücadelenin ardından, Allah’ın yardımıyla zafere ulaşmıştır. Telif ettiği "Risale-i Nur Külliyatı" nâmındaki manevî tefsirimle Kur’ân ve iman hakikatlerini, en inatçı dinsiz filozofları dahi susturacak açıklıkta iki kere iki dört eder katiyetinde ispat etmiş, imana karşı hücuma geçen maddeci, tabiatçı, dinsiz felsefî cereyanları "Kur’ân’dan aldığı bu elmas kılınç" ile Allah’ın yardımıyla mağlub etmiştir. Asrımızın manevî problemlerine çareler sunan ve dinin bu güne kadar kapalı kalmış yüzden fazla tılsımını çözen yüz otuzdan fazla risaleyi, kendi fikrî mahsulleri olarak değil, tamamen Kur’ân’dan aldığı ilhamlarla te’lif etmiştir, imanî mes’eleleri akli delillerle isbat eden kelâm ilmi sahasında, Kur’an’dan aldığı metotla akıl ve kalbin birlikteliğiyle hakikate ulaşan yeni bir çığır açmış, " ve Acirc;hirzamanın müceddidi" sıfatını bihakkın kazanmıştır.
Bu asırda küfre karşı ancak bir şahs-1 manevî teşkil ederek gâlib gelinebileceğini söyleyen Said Nursî Hazretleri, bu sebeble yalnız eser telif etmekle kalmamış, Kurana, imana ve sünnet-i seniyyeye hizmet etmeyi en büyük gayeleri bilen "Risale-i Nur talebeleri" namında sayıları yüz binleri aşan bir cemaati bir şahs-ı mâneviyi de teşkil etmiştir. Bu nûrani cemaatin yardımıyla bütün Anadolu’yu adeta bir medreseye çevirmiştir, telif ettiği Risaleleri’yle imanın etrafında Sedd-i Zülkarneyn gibi büyük manevî bir sed oluşturarak, küfür cereyanlarının bu mübarek memleketi tamamen istilasına engel olmuş, Müslüman halkın imanlarının tehlikeden kurtulmasına ve pek çoklarının kuvvetli bir iman-ı tahkikiyi kazanmasına vesile olmuştur.
Onun talebeleri de kendisinden ve risalelerinden aldıkları kuvvet- i imaniyesalabet-i diniye ve cihad-1 manevî şuuruyla büyük mücahedelere imza atmışlardır. Bu yolda üstadları gibi defalarca zulüm ve işkencelere, su-i kasdlara, hapislere maruz kaldıkları halde, hiç taviz vermeden bu kudsî davalarında hizmetlerine devam etmişlerdir.
İşte o bahtiyarlardan birisi de Isparta'nın ve Acirc;l-i Beyt’e mensub asilzâde kahramanlarından Ahmed Hüsrev Efendi Hazretleri’dir. Üstad Bediüzzaman Hazretleri ile görüşüp tanışmasının ardından, küçüklüğünden beri zühd, takva ve sünnet-i seniyye üzere sürdürdüğü hayatını artık büsbütün Kur’ân’ın hizmetine vakfetmiş, dünyevî iş ve meşgalelerini terk ederek Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin en büyük yardımcısı ve yaveri olmuştur.
Bediüzzaman Hazretleri ile beraber geçen otuz yıl boyunca, imana hizmet ve küfre karşı cihad-ı manevî hizmetinde Ahmed Hüsrev Efendi, dava arkadaşları olan Nur Talebeleri’yle birlikte rızâyı İlâhî yolunda büyük hizmetlere vesile olmuşlardır.
Hüsrev Efendi, üstadının tabiriyle "elmas bir kılınç gibi olan kalemi" ve gayet şirin hattıyla Risalelerin en muntazam, en mükemmel, en sıhhatli ve tevafuklu binler nüshalarını yazıp bir matbaa gibi çoğaltarak Risale-i Nur'un Anadolu’da kökleşmesi hizmetinde en büyük hisse ve şerefe mazhar olmuştur.
Ömrü boyunca Bediüzzaman Hazretleri'ni hapisler su-i kasdlerle engellemeye çalışan din düşmanları onun vefatından sonra Hüsrev Efendiyi hedefe koyarak taarruza başlamışlardır. Bediüzzaman Hazretleri’nin Benim yerimde ve Nurun şahsı mânevisinin çok ehemmiyetli mümessili" dediği ve kendisinden sonra hizmetin başında bıraktığı, Risalelerde en çok ismi geçen ve hizmetleriyle en çok temayüz eden Hüsrev Efendi, bir plan dâhilinde yalnız bırakılmaya çalışılmış, birçok kişi de bilerek ya da bilmeyerek buna alet edilmiştir. Bütün bu oyunları daha evvel fark eden Üstad Bediüzzaman Hazretleri defalarca şu minvalde ikazlarda bulunmuştur: "Gizli düşmanlarımız iki plânı takib ediyorlar: Biri, beni ihanetlerle çürütmek; İkincisi, mabeynimize bir soğukluk vermektir. Başta Hüsrev aleyhinde bir tenkid ve itiraz ve gücenmek ile bizi birbirimizden ayırmaktır. Ben size ilân ederim ki Hüsrev’in bin kusuru olsa ben onun aleyhinde bulunmaktan korkarım. Çünkü şimdi onun aleyhinde bulunmak, doğrudan doğruya Risale-i Nur aleyhinde ve benim aleyhimde ve bizi perişan edenlerin lehinde bir azîm hıyanettir..."
Bu kîtabın tamamında da görüleceği üzere, Üstad Bediüzzaman Hazretleri ile Hüsrev Efendinin hizmet hayatları tam bir uyum içinde olmuş ve birbirini tamamlamıştır. Şöyle ki:
Hz. Üstad, Risale-i Nurları telif etmiş, en başta Hüsrev Efendi el yazısıyla çoğaltarak bütün Türkiye’ye neşretmiştir.
Bediüzzaman Hazretleri Kur’ân-1 Kerîm’deki tevafuk hârikasını keşfetmiş, Hüsrev Efendi onu bizzat yazmak şerefine ermiştir.
Hz. Üstad yapılacak hizmetleri göstermiş, Hüsrev Efendi hizmeti önce kendisi yapmış sonra da üstad nâmına umum Nur Talebelerine tebliğ etmiştir.
Hz. Üstad başka şehirlere sürgün olarak gitse de telif ettiği eserleri ve mektupları daima Hüsrev Efendi’ye göndermiş, Hüsrev Efendi de üstadının tensibiyle külliyata dâhil etmiş ve her tarafa ulaştırmıştır.
Hz. Üstad tarassut ve baskılarla engellenmek istenirken, Hüsrev Efendi onun namına talebeler arasındaki haberleşmeyi ve koordineyi sağlayarak Nur’un neşriyatını sevk ve idare etmiştir.
Hazret-i üstad bastalanmış, Hüsrev Efendi o bastalığı kendi üzerine alııııştn. Karşılıklı muhabbet ve fedâkârlıkta hayatlarını birbirlerine fedâ etmek derecesine gelmişlerdir.
Küfre karşı imana hizmet yolunda öyle büyük bir muhabbet, şevk ve gayretle ittifak etmişlerdir ki, âdeta "iki beden bir ruh" manasına mazhar olmuşlardır. Bu fevkalade ittifak ve tesanüdün ve ruhânî imtizacın pek çok belgesini bu kitabın sayfaları arasında bulacaksınız.
İşte bu iki İslâm kahramanının fevkalade ittihad etmiş hayatları, hizmetleri ve karşılıklı hissiyatlarıdır ki, her iki zatın tarihçe-i hayatlarının bu kitabda birlikte ele alınmasını gerektirmiştir. Evet, Risale-i Nurun hizmet tarihini Hüsrev Efendi olmadan anlamak mümkün olmadığı gibi, Üstad Bediüzzaman Hazretleri’ni de "Benim yerimde ve Nurun şahs-ı manevisinin çok ehemmiyetli bir mümessili" dediği Hüsrev Efendi olmadan gereği gibi tanımak mümkün değildir. Hazreti Üstad’ın şu ifadeleri bunu çarpıcı bir şekilde gösteriyor: "Risale-i Nur’un kahramanı Hüsrev, benim bedelime ölmek ve benim yerimde hasta olmak samimi ve ciddi istiyor. Ben de derim: Telif zamanı değil, şimdi neşir zamanıdır. Senin yazın, benim yazımdan ne derece ziyade ve neşre faideli ise, hayatın dahi hizmet-i N'uriyede benim bu azablı hayatımdan derece faidelidir. Eğer benim elimden gelseydi, hayatımdan ve sıhhatimden size memnuniyetle verirdim." Nur’un büyük erkânlarından Hulusi Bey’in, "Risale-i Nur’un kahraman bayraktarı" diye vasıflandırdığıHüsrev Efendi, "Üstad Bediüzzaman’la iki beden bir ruh" derecesindeki manevî benzeyiş ve yakınlığı ve fevkalade dirây'et ve iktidarından dolayıdır k؛, Hazret-i Üstad tarafından, kendisinden sonra yerine geçecek bir "hayru’l-halef " olarak tay'in edilmiş ve Risale-i Nur Hizmeti onun inâyet altındaki idaresine emanet edilmiştir. Bu sebebledir ki Hazret-i üstad’ın son devir talebelerinden Zübeyir Gündüzalp, Hüsrev Efendiye hitaben yazdığı mektubunda; "Nur Camiasının başında daha çok uzun seneler bulunmanızı, bu mukaddes hizmette ebediyen muvaffak ve payidar olmanızı niyaz ederim"şeklinde hürmetkar ifadelerde bulunmuş onun bu vazifesine işaret etmiştir.
Risale-i Nur Hizmet Tarihi açısından pek büyük ehemmiyeti olan bu hakikatin de bir çok yazılı ve sözlü delilleri kitaba alınmış durumdadır. Yalnızca bir numunesi, Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin şu sözleridir: "Hüsrev gibi bir Nur kahramanından, benim yerimde ve Nur’un şahsı mânevisinin çok ehemmiyetli bir mümessili olmasından hiç bir cihetle gü- cenmemek elzemdir."
Bahsi geçen şiddetli bağlılık ve alaka sebebiyle bu kitabda her iki zatın hayatlarını dönemler halinde, birbiriyle iç içe geçmiş şekilde verdik. Mesela Bediüzzaman Hazretleri’nin Kastamonu’daki hizmetlerini anlatan bölümün hemen ardından, aynı dönemde Hüsrev Efendi’nin hizmetlerini anlatan bölüme yer verdik. Bu sebeple bazı tarihi hadiseler tekrar ele alınmış gibi görünmekle beraber, hakikatte, o hadiselerin Üstad Bediüzzaman Hazretleri ile Risale-i Nur ün başkâtibi olan Hüsrev Efendi cephelerinde yaşanan farklı tezahürlerini aksettirmektedir.
Hazret-i üstadın tarihçe-i hayatından yola çıkarak, aslında "Risale-i Nur’un hizmet tarihçesini olabildiğince bir bütün olarak vermeyi hedeflediğimiz bu kitap da, Risale-i Nur’un kahraman talebelerine ve onların tabakalarına ve evsaflarına, mühim hizmet merkezlerine, Risale-i Nur’a akseden ehemmiyet dereceleri nisbetinde yer vermeye çalıştık. Ayrıca son devrin büyük iman müceddidi Bediüzzaman Hazretleri’nin, Kur’ân’a, imana ve sünnet-i seniyyeye hizmet etmek ve küfür, dalalet ve bid’alarla mücadele etmek üzere açtığı Risale-i Nur meslek ve meşrebini"ve "Hizmet metodunu" yine Risale-i Nur Külliyatına akseden aslî şeklini ve dengelerini muhafaza ederek vermeye çalıştık. Bu cihetle bu kitab, yalnız bu iki mübarek zatın tarihçe-i hayatlarından ibaret olmayıp Rabbimizin lütuf ve inayetiyle, Risale-i Nur’un hizmet tarihine, Nur Talebeleri’ne, Risale-i Nur’un mahiyet ve mesleğine ışık tutacak zengin bir muhtevaya kavuştuğunu ümid ediyoruz.
Bu kitab. Hayrat Vakfı Camiasından geniş bir heyetin iştirak ve himmetleriyle on yıla yakın bir malzeme toplama çalışması ve ardından iki senelik bir telif süreci neticesinde hazırlanmıştır. Heyetin tamamı Nur Talebeleri’nden teşekkül etmiş olup, içlerinde araştırmacı yazarlar, edebiyatçılar, arşivciler ve teknik ekip yer almaktadır.
Kitabın hazırlanmasında en büyük kaynağımız ve mihengimiz bizzat Risale-i Nur Külliyatı’dır. Hususan Üstad Bediüzzaman’ın hayatı ve mesleği ile Hüsrev Efendinin şahsiyet ve hizmetlerinin tanıtılmasında en büyük ağırlık Risale-i Nur’dan yapılan nakillere verildi. "Tarihçe-i Hayat Mecmuası" ile birlikte Abdurrahman Nursî’nin 1919 yılında İstanbul’da hazırlayıp neşrettiği "Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayatı" da mühim kaynaklarımızdan oldu. Bunun yanında Bediüzzaman Hazretleri ve Risale-i Nur hakkında daha evvel neşredilen pek çok eserden de istifade edildi. Külliyatta yer alan esaslara uymak, onu desteklemek ve ters düşmemek kaydıyla şahid ve ravilerin nakillerine de ara ara yer verildi. Risale-i Nur’daki sarih ifadelere aykırı indî yorumlar ve teviller dikkate alınmadı.
Bu kitapta efkâr-1 umumiye için büyük sürpriz olacak ve araştırmacıların nazar-ı dikkatlerini kendine çekecek olan, daha önce hiç yayınlanmamış, bazı ezberleri bozacak ve yanlışlıkları tashih edecek mahiyette bulunan çok sayıda orijinal vesikayı da yayınlamış bulunuyoruz. Bilindiği üzere yazılan her Risale ve Mektub, üstad nerede olursa olsun daima Hüsrev Efendi’ye gönderilir, o bu müsveddeleri tebyiz ederek üstadın işaret ettiği Mecmuaya dâhil eder, sonra çoğaltarak etrafa neşrederdi. Neşir hizmetinin merkezinde bulunması hasebiyle, risale, mektub ve resmî yazı gibi pek çok vesikalar kendisinde toplanmış bulunuyordu. Hüsrev Efendi’den Hayrât Vakfına intikal etmiş olan bu vesikalardan; Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin kendimübarek el yazısı ile yazdığı mektubları büyük bir tarihi kıymeti hâiz bulunmaktadır. Yine Hazret-i Üstad Barla’da iken hüsn-ü hattı bulunan talebelerine yazdırıp gönderdiği ve Risale-i Nur hizmetinin temellerinin atıldığı ilk döneme ışık tutan bazı mektublar, ehli için paha biçilmez vesikalar hükmündedir.
Hüsrev Efendi’nin 1960 sonrası hizmetlerinin ve sergüzeşt-i hayatının nak- ledilmesinde, hâlen hayatta olan yakın talebelerinin büyük katkıları olmuştur. Uzun bir zaman zarfında iki yüz seksenden fazla Nur Talebesiyle yapılan mülakat kayıtları, yazılı kaynaklardan sonra bu dönemin en mühim kaynaklarındandır. Bir kısmı Hüsrev Efendi’nin en has ve en yakın hizmet arkadaşları mevkiinde bulunan bu talebeler, o dönemin canlı şahidleridir ve bizzat anlatılan hâdiselerin içinde yer alan kimselerdir. Bu nakillerin kitaba alınmasında da Risale-i Nur’daki esaslara ters düşmemeleri en mühim bir şart olarak dikkate alınmıştır.
Hayrât Vakfı’nın arşivleri arasında yer alan söz konusu kayıtları naklederken, bazen ravilerin isimlerini vermeyi, bazen yalnız Hayrât Vakfı Arşivini kaynak olarak göstermeyi muvâfık bulduk. Yine 1960 sonrasında yazılan ve Risale-i Nur hizmeti açısından mühim hatıraları muhtevi bazı mektupları da tarihe ışık tutan birer vesika hükmünde yayınlamış bulunuyoruz.Netice-i kelam uzun emekler ve geniş bir katılımla hazırlanan bu kitabın,büyük hidayet serdârı Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin, davasının ve eserlerinin tanınmasına en güzel, en doğru ve Rıza-yı ilâhiyeye en muvafık bir vesileolmasını Allah’ın nihayetsiz rahmetinden ümid ediyoruz.
Hem Üstad Bediüzzamanın hayatı boyunca en büyük sancakdârı, hayatından sonra da davasını devam ettiren hayru’l-halefi olan Ahmed Hüsrev Efendi’ninhakiki mahiyetinin bilinmesine ve Risale-i Nur’un ve Nur Hizmeti’nin aslî hüviyetini muhafaza ederek bu günlere ulaşmasındaki hayatî rolünün anlaşılmasına ,vesile olmasını yine Rabbimizin nihayetsiz kereminden niyaz ediyoruz.
12 yıllık itinalı bir çalışma ile hazırlanan eser Nur Hizmetinin başlangıcından günümüze kadarki durumunu ele almaktadır. İlk defa yayınlanan mektublar ve vesikalar ışığında hazırlanmış eser etraftan duyduğunuz bilgileri düzeltecek, Nur Hizmetine bakışınıza yeni bir başlangıç getirecek...
KAĞIT CİNSİ : 1.HAMUR ŞAMUA 70 GR
AĞIRLIK : 2,8
EN / BOY : 16 X 24